Biz kimiz?

Düşünsene bir kere… Nefes alıyorsun, Akciğerlerine nüfuz eden oksijen kanına karışıyor, her bir hücrene ulaşarak senin yaşam enerjine dönüşüyor, bununla da yetinmiyor vücudundaki atıklarla karbondioksite dönüşüyor… Sen nefes veriyorsun, karbondioksitini tekrar üflüyorsun doğaya ve mucize başlıyor… Küçücük bir akasya yaprağının içine işliyorsun verdiğin havayı ve bu yaprak güneşle birleştirerek tekrar oksijene dönüştürüyor sen soluyasın diye… Sen yaşam enerjini sağlayabilesin diye.

İşte budur Sürdürülebilirlik…

Doğasever insanlar olarak ana hedefimizin bu olması gerektiğini doğadan öğreniyoruz. Kullandığımız her şey, tükettiğimiz, dokunduğumuz her şey mutlaka faydalı bir şeye dönüşmeli. Dönüşmeli ki sürdürülebilir olsun. Dönüşmeli ki bizden sonraki nesillerde hayat enerjisi bulsun.

İşte bu hedef bizi doğaya çağıran, bu bizi minimal yaşama iten ve bu bizi biz yapan. Buradaki kritik soru şu; sen, ben veya bu yazıyı okuyan doğasever insanlar, biz bu felsefeyi kendi hayatımızda başarılı bir şekilde uygulayabiliyorsak da dokunduğumuz çevremiz, toplumun geri kalanı ve nihayetinde tüm insanlık bu felsefeyi nasıl benimseyecek?

Bu felsefeyi yaymak ve herkese nüfuz etmesini sağlamak için çıktık bu yola. Kamp ateşi etrafındaki sıcak çaydır “windcamp”, ormanda yürürken gazellerin arasından kafasını çıkaran bir çiçektir “windcamp”, gün batarken size keyif veren ateş kırmızısı ışık huzmesidir “windcamp” ve arkasına doğaseverleri alarak orman, deniz, nehir, dağ demeden her yere doğa sevgisini ve sürdürülebilirlik hedefini ulaştıran bir kamp rüzgarıdır “windcamp”.

Bizi Takip Edin...